Reklam sektörü çok gelişti. Sokakta eski eşyaları satan eskicinin bağırışlarından dijital oyunların ortasına pat diye girip 1 dakika boyunca ekrandan gitmeyen sinir bozucu gösterimlere geldik.
Televizyon reklamları da çok izlenen programların geçim kaynağı. Bir dizi ya da yarışma programı ne kadar çok rağbet görüyorsa reklamı da o kadar uzun ve bol oluyor. “Acun Medya” bu konuda ülkenin piri sayılabilir. Günlerce aç kalmış bir grup insana “domates ekmek var yer misiniz?” diye sorsanız “ooo harikaaa” diye bağırmaları büyük ihtimal. Acun bu açlığı verimli bir reklam aracına çevirmiş.
“Evet bu haftaki ödülümüüüüzzz…” diye haykırırken yarışmacıların gözlerine yapılan zoom adeta bizim de duygularımıza yapılıyor. Ve ödül “Sucuk ekmek…” diye açıklandığında onlarla birlikte biz de “ohlar vahlar” çekmeye başlıyoruz. Tabi sucuğun markası da zihnimizin vip koltuklarında yerini almış oluyor.
Reklam kuşakları ile ilgili şöyle bir eleştirim de var. Özellikle Ramazan aylarında iftar saatinden sonra gıda reklamı yapmak çok anlamsız. Markaya kardan çok zarar veriyor. Karnı tıka basa doymuş insanlara “tavadaki sucuğa ekmek banma” sahnesini sevdirmeniz zor olur.
Neyse konumuza devam edelim…
Stephan Hawking’in “
İrade Deneyi” aslında sahip olduğumuzu düşündüğümüz iradenin “etki altında alınmış kararların” gölgesinde kaldığını gösteriyor.
Bu etkinin en yoğun kullanıldığı alan tahmin edersiniz ki pazarlama, reklamlcılık ve satış platformları…
Şimdi birlikte televizyonda gösterilmiş olan birkaç reklamı ele alalım.
1- Magnum Bitter.
Reklam, göz alıcı şekilde giyinmiş bir kadının lüks bir evde, perdeleri kapatıp ortam ışığını loşlaştırması ile başlıyor. Tahmin edersiniz ki izleyici beklentisi dondurma yenmesinden çok daha farklı. Yani reklam sizi öncelikle esir alıyor. Sonra istediğini veriyor…
2- Magnum Double.
İkinci reklamımız da Magnum’dan. Sanırım Magnum’un anlaştığı reklam firmasında Freud’un torunu falan çalışıyor. Bir önceki reklamda “cinsellik dürtüsü” üzerinden gidilmişken bu reklamda “şiddet” oldukça göz alıcı şekilde çıkıyor karşımıza. Doğada yırtıcılığı ve vahşiliği ile nam salmış hayvanlar insanlarla özdeşleştirilmiş. Hem izlemesi zevkli hem de bir şekilde istemsizce kendimizi özdeşleştirişimiz. Benim tercihim siyah jaguar bu arada.
3- Calgon.
Kireç önleyici deyip geçmeyin. Adamlar aile bağları ile kireç olayını bir birine güzel bir şekilde bağlamış. Merhamet, korumacılık ve güven gibi duygularla kireç sökücüyü özdeşleştirmiş. Kireç sökücülerin eski reklam tiplerinde var olan korkutma ve telaşlandırma dönemi son bulmuş. Diyalog şöyleydi; -“Makinanız kireçlenmiş…” *“Hiiii napıcam ben şimdi –“Endişelenmeyin Calgon kireci söker atar…” *”oohhh iyiymiş madem…”
4- Allianz Sigorta Reklamı
Bu tür bir reklamın sigorta şirketine ne faydası olur diye düşünmeyin. Akılda kalıcılık ve duyunurluluk oldukça önemli. Reklamda çok duygusal olabilecek anlarınızın kısa kısa görüntüleri verilmiş. Bir çoğumuzun göz yaşları ile izlediği reklamlardan.
“Güven ve umut” dürtülerimize hitap edilmiş.
5- Guess Saat Reklamı
Reklamda saati takan insanlar “güzel ve kaliteli bir yaşamın” sembolü olarak sunulmuş. Yine “güzel ve çekici karakterler”. Bir çoğumuzun olmak istediği insanlar ve olmak istediği yerler. Evet saati takınca böyle olmanız mümkün değil ancak “özdeşleştiren” yanımızı yeterince gıdıklayan cinsten.
6- Medipol Üniversitesi
Çocukluk hayallerinize gönderme yapan güzel bir reklam. Sizi çocukluğunuzla bir araya getiriyor. Geçmişteki isteklerinizle şimdiki durumunuzu karşılaştırmanızı sağlıyor. “Hayallerin gerçek olduğu yer burası…” alt mesajı ile ürünü cazip hale getirmeye çalışıyor.
Bizim aklımıza gelenler şimdilik bunlar. Sizin aklınıza gelen reklamlar varsa bizimle paylaşabilirsiniz.
Şimdi reklamlar…