Meslek seçimimizi en çok yakınlarımız etkiliyor. Ülke genelinde yaygın bir şekilde hissedilen “SSK'sı olsun da gerisi önemli değil” görüşü “devlette iş bulma” telaşı ile birleşince ortaya bir memur olma çılgınlığı çıkıyor.
Bu memuriyetler de kendi içinde prestijlerine göre sıralanabilir. Örneğin doktorluk iyi bir memurluktur. Öğretmenlik saygı değer bir memuriyet alandır. Zaten meslekler anlatılırken bu iki meslek dalı hep yan yana zikredilir.
Dolayısıyla üniversite tercihi yapacak olan adaylar bu ön kabulle hazırlıklarını yapmaya başlarlar. Tıp fakülteleri ve öğretmenlik fakültelerinin puanları iyice incelenir ve mesleğe en hızlı ulaşılacak yol tespit edilir.
“Üniversiteyi bitirip bu mesleklerden birine kabul alırsanız hayatınız kolaylaşır.” düşüncesi de oldukça yaygındır.
Ancak gözden kaçırmamız gereken bir gerçek var. Aslında her meslek her birey için uygun değil. Yani o mesleklerin sizin kişiliğinizle çakışabilecek yanları olabilir. Mesela ben asla doktor olamayacağımı biliyorum. Çünkü doktor olmak birincisi “nöbet tutmayı” ve gece işte olmayı gerektirir. Birileri ailelerinden birini kaybettiğini bu bilgiyi sizin vermeniz gerekir. Farklı kazalarda yaralanmış insanların görüntüleri ile sürekli olarak içli dışlı olmayı gerektirir. Ben bu üçünü de yapamam. Ama dışarıdan bakıldığında doktorluk mesleği bir markadır. Ve siz tıp fakültesini kazanacak puanı alıp farklı bir fakülteyi hele de iletişim vs gibi bölümleri yazacak olursanız çevreniz sizi sosyal lince tabi tutar.
Öğretmenlik için de durum çok benzer. Öğretmen olmak başlı başına bir iletişim platformunun ve sorumluluk halkasının içinde olmaktır. Bu sadece öğrenciye karşı olan sorumluluğunuz değildir. Müdür yardımcısına, müdüre, milli eğitim müdürlüğüne ve öğrencinin ailesine karşı olan sorumluluğunuzdur. Bir de büyük ölçüde sabır isteyen bir iştir.
Bu bilinen örnekleri verdikten sonra psikolog olmanın zorluklarına da değinebiliriz.
Psikoloji ve PDR bölümünü kazanmak özellikle son 10 yıldır çok önemli bir başarı olarak görülüyor.
Puanları ciddi şekilde artmış durumda. En düşük ücretli psikoloji bölümünün taban puanı 300’ün üzerinde. Eğer iyi bir devlet üniversitesinde veya burslu bir özel üniversitede okumak istiyorsanız puanlar 420’den başlıyor. Prestijli üniversitelerin psikoloji bölümü puanları ise 500’ün üzerinde.
Yani gecenizi gündüzünüze katarak çalışıp LYS’de ilk 50 Bin’e girerseniz görece iyi bir üniversitede psikoloji bölümünü okuyabilirsiniz.
Bölümü kazanmakla bitmiyor elbette. İnsanların psikoloji ile ilgili tek bildikleri “deri koltuğa uzanıp çocukluğunuza inmek” iken siz onlarca kuramı ve yöntemi öğrenmek zorundasınız. Bir de ödevler ve projeler var. Yıl sonu bitirme teziniz de varsa tadından yenmez artık.
Tamam bölümü de bitirdiğinizi kabul edelim. Diplomanızda “psikolog” yazacak. Ancak öyle rahat rahat psikologluk yapamayacaksınız. Bir yığın sertifikaya ve süpervizyona ihtiyacınız var.
Buraya kadar anlattıklarımız psikoloji bölümü ile ilgili zorluklar. Bir de psikologların sosyal hayatları var.
İnsanların her gördüklerinde bedavadan terapi veya danışmanlık hizmeti almaya çalışmalarını; okuduğunuz bölüm ya da işinizle ilgili sordukları ilginç soruları; diplomanız olduğu halde işinizi yapamıyor olmanızı bir kenara bırakıyorum… Bir de psikologların kendi içlerinde verdikleri savaşlar var.
Mesela psikologsanız psikolojinizin bozulmuş olmasını çevrenize kolay kolay kabul ettiremezsiniz. “Doktor grip olur mu hiç?” düşüncesi ile bakarlar size.
Sonra ilişkileriniz var. Ben mesela evlenen veya evlenme aşamasında olan psikologlara çok gıpta ediyorum. Artık duvarın arkasını görecek gözlere sahipsiniz. Kimin hangi hareketi neden yaptığını tahmin edebilecek gücünüz var. Kaynana adayı bir şey söylediğinde çocukluğuna kadar inip gerçekleri su üstüne çıkarabilirsiniz. Ya da evleneceğiniz adayın bir hareketi sizi endişeye düşürebilir.
Evet işinizi eve ya da ilişkinize taşımak doğru değil. Ama böyle bir yeteneğim olsaydı muhtemelen insanlar hakkında daha fazla çıkarım yapıp daha dikkatli davranmaya çalışabilirdim. Psikologların neden “ etiketleme yapmama” konusunda bu kadar hassas olduğunu anlayabiliyorum.
Yani bu açık bir kapı olsaydı muhtemelen bir çok psikolog bekar kalırdı ya da sosyal ilişkileri çok kötü olurdu.
Biz bile bir insanla iletişim kurarken az bir tecrübemizle hareketlerinden vs çıkarım yapıp gardımızı ona göre alıyorken sizlerin işi gerçekten zor.
Bir çok sebebin yanında bir de bu sebeple psikologlara saygı duyuyor ve işini etiğe bağlı olarak yapanları sevgi lie selamlıyorum. :)
--------------------------