Kafaya Yenen Tas

Kafaya Yenen Tas

Bazılarınız başlığa bakar bakmaz o günleri hatırladı. Ama duşa kabin neslinin gözünde hiç bir şey canlanmadı.
Ben ve akranlarım yani 80 doğumlular yokluğu çok iyi bilir. Ama o zamanlar bulundukları durumu yokluk diye bilmezlerdi.
Mesela soba doğalgaz kombisi kadar lüks ve kullanışlı değildi ama farklı bir tadı vardı. Üstünde kestane içinde tepsi böreği ve balık bile pişirilirdi. 
Soğuk kış günlerinde yenen mandalinanın kabuğu sobanın üstünde cıss cıss diye hayat bulurdu. Diğer odalar soğuk olduğu için herkes aynı odadaydı. Dolayısıyla yalnızlık şiirleri daha az yazardı ergenler.

Tabi bunlar güzel yanları. Bir de dezavantajları var. Mesela banyo buz gibi olurdu. Sobanın yanında yıkanmak zorunda kalırdı çocuklar. 1 kova suyla tertemiz olurduk. Şimdilerde duşlarda kovalarca su geçip gidiyor deliklerden.
İşte o kutsal banyo günü olan pazarlar. Tatil bitmiş, yarın okul var. Ödevler biraz yapılmış biraz yapılmamış. Arkadaşlara ulaşmanın heyecanı, öğretmenin soracağı hesabın korkusu. İşte ta o zamanlardan başlıyor pazar sendromu.

Ama ritüelin en önemli kısmı banyo. Banyo dediysem işte leğende sobanın yanında yıkanmak. 

Anneniz kafanızdan aşağı kaynar suyu hooop döküverir. "Yandım anam" demenizle kafanıza hamam tasını yemeniz bir olur. Evet gerçekten yanarsınız ve evet gerçekten tası yiyince yanma geçer. O ne hızlı terapidir, o ne gelişmiş bir meditasyondur anlamak güç.
Şimdilerde bazı acıları unutmak için çırpınıp duruyoruz. Bi annelere sorsak mı ne yapmak lazım diye?

Neyse anlaşılan o ki bazı şeyleri biz abartıyoruz. Biraz rahat olmakta fayda var...

Hayat EditörüHayat Editörü

Yorumlar

Figen Özüm6 Şubat 2017

Geçmişe hoş bir yolculuk yaptım sayenizde.. Kaleminize sağlık..