Hepiniz ilerleyen yaşlarınızın bir döneminde duymuşsunuzdur bu sözleri.
Ama bunlar içerisinde şahsıma en ağır geleni "Artık büyüdün, bırak bu saçma sapan hareketleri." olmuştur. Ne güzel gülüp eğlenirken, içimdeki çocuğu büyütürken tokat gibi gelip çarpar bu cümle. Hava kararır, her yere karamsarlık çöker.
Sanki büyük bir günah işlemişsin de uyarılıyormuşsun gibi bir ses tonuyla söylenir hem de...
Bir çok insanın içinde böyle irili ufaklı çocuklar ölüp gidiyor. Hatta bazıları daha çocukken bu cinayetlere şahit oluyor. Daha bir çocukken içindeki diğer çocukları öldürüp bir kenara atması bekleniyor.
Ekonomik ve sosyal problemlerin olumsuz taraflarının bir yönü de insanların gerçek duygularını doyasıya yaşayamaması ve belki de bir yığın yaratıcılık kabiliyetinin zaman içerisinde yok olup gitmesidir.
Şimdilerde oyun oynayamıyorsunuz. Çocuk parklarından geçerken gözünüz kaydıraklara, salıncaklara kayıyor; ama olmaz "artık büyüdünüz.." Daha ciddi, daha doyurucu işleriniz var. Dünyayı siz ve biz kurtaracağız!
Tabi
Stuart Brown öyle düşünmüyor.
Kendisi Ulusal Oyun Enstitüsü'nün kurucusu. Oyunun sadece bir çocuk eylemi değil yetişkinlerin zihninde kapılar açan çok insani bir eylem olduğundan bahsediyor.
Aynı zamanda bir nörobilimci olan Stuart Brown, tarihin akışı ve değişen dünya düzeni içinde yetişkinlerin nasıl oyun oynamaktan uzaklaştığını da anlatıyor bizlere...
Oyun sadece çocukların eğlenmesi için değil; her yaştan bireyin eğlenmesi, zihinsel gelişimi ve ruhsal dinginliği için gerekli gibi görünüyor.
Yazımızın başına dönecek olursak, ağlamanıza, çikolatayı çok sevmenize şaşkın şaşkın bakanlar olacak. Ama ağlamak istiyorsanız ağlayın, elinize yüzünüze çikolata bulaştırarak yemek istiyorsanız yiyin.
Ve son olarak "Ya saçmalayacağız ya da oyun oynayacağız..." diyerek sizleri Stuart Brown'un "Oyun Eğlenceden Daha Fazlasıdır" başlıklı konuşmasıyla baş başa bırakıyorum.