Dedikodu Yapmak
13 Ekim 2017 CumaBireysel Danışmanlık
Önce şu noktada anlaşalım; dedikodu sadece kadınların yaptığı bir eylem değildir. Erkekler de çok güzel dedikodu yapar. Ama dedikodu yaparken çok babalık laflar ettikleri için sanki önemli bir konu hakkında seminer veriyorlarmış gibi olur. Hiç aldanmayın bildiğiniz dedikodu bu.
"Bak abicim ben size sadece şu kadarını söyleyeyim, o Eyüp denen adam...." diye giden cümlenin ağırlığı ortada. Ama içerik olarak "dedikodu". O sırada elde tespih sallamak, yan bir şekilde kaykılarak oturmak, gözleri devirerek konuşmak ya da ateş gibi çayı fondip yapmak gerçeği değiştirmiyor.
Kadınlar dedikodu yaparken biraz daha sistemli ve bilinçli. Yani özellikle dedikodu yapmak üzere bir araya gelebiliyorlar. İki kadının dedikodu yaptığını uzaktan bakarak da anlamamız mümkün. Vücut dilleri, bakışlar ve parmak sallayışlar "o cadı Selin" hakkında konuştuklarını gün gibi ortaya çıkarıyor.
Bu dedikodu seansları sırasında "Gelsin ben onun yüzüne de sölyelerimler" yüz yüze gelince "Ay Dilanur bak onu kim sana söylediyse getir buraya ben onun ağzını yırtarım. Ben hiç senin hakkında böyle şeyler söyler miyim? Kaç yıllık arkadaşlarız.." şekline dönüşebilir. Yani buradan anladığımız dedikodunun sağlam temellere oturan bir düşmanlığın göstergesi olmadığı. Ara ara bir birimiz hakkında konuşup sonra yüz yüze gelince canımlar cicimler havalarda uçuşabilir. Problem yok.
Anladığımız kadarı ile dedikodu bünyenin ihtiyacı. Bir araya gelindi mi "dedikodu saati" kendiliğinden oluşuveriyor. Önünü alamıyoruz. Yakın çevreden başlayıp çemberi genişlete genişlete devam ediyoruz. En son noktada ya süre doluyor ya da akşamsa uyuya kalıyoruz.
Peki nereden çıkmış bu dedikodu? Neden böyle bir ihtiyaç var?
Dedikodunun tarihi çok çok eski. İlk insanlar avcı ve toplayıcı olanlarla yan gelip yatanları ayırt etmek için bu metodu kullanmışlar. Tembel sınıfı izole etmek için fiskosa başlamışlar.(Bu arada fiskos demişken fiskos masası diye bir masanın varlığında da bahsetmeden geçmeyelim.)
Bu fiskos sayesinde tehlikeli olandan uzaklaşma ve kendini güvende hissetme ihtiyacı karşılanmış.
Bakın aslında ne kadar masum bir tavır. Sadece kendimizi güvende hissetmek için dedikodu yapıyoruz. Biz biri hakkında dedikodu seansı başlatınca diğer katılımcıların da o kişi hakkındaki derin bilgilerini öğrenip "tehlikeli" olup olmadıklarına karar veriyoruz. Aslında ciddi ciddi dinleyip "Sen şu Hilal bak yaaaa" dediğimiz noktalarda bile bahse konu olan tavrın tehlikeli olup olmadığını süzüyoruz. Tepkimiz sert de olsa içimizden bir ses " aman canım olur o kadar..." deyip geçiştirme yapıyor.
Sonuç olarak dedikodunun çok tehlikeli bir etkinlik olmadığını söylenebilir.
Tabi insanların kötü taraflarını saymaya başladığınızda önünü almanız zor. Çünkü onlar diğerleri ve hiç bir zaman sizden iyi olamazlar. Ama iyiliklerinden bahsederseniz yaşam enerjiniz artmasını sağlayabilirsiniz...
Güvenli yaşamlar dilerim...
Hayat Editörü