Kışları soğuk ve kuru olan memleketimizin, sıcak ve kurak yazlarını köylerde geçirmeyi çok severiz. Anne ve babalarımızın memleketleridir. Bir sürü akrabamız vardır orada. Bir çoğu “beni tanıdın mı ben senin babanın amcasının oğluyum…” gibi klişelerle kendini tanıtır. Bazıları tanımadığınız için alınır küser hatta inceden fırça bile atar.
Şehirli olmanızdan pek hoşlanmayanlar size köyün güzelliklerinden bahseder. “Ne var oralarda çıkın gelin köyünüze yerleşin…” diyerek sizi köye davet eder.
İyi insanlar da vardır kötüleri de. Her yerde olduğu gibi.
Köyün kendine has konuları vardır. Çoğunluğunu size yabancı olan ekme biçme ve hayvan bakımı işleri oluşturur. Eğer biraz tarıma vs. meraklıysanız dinlemesi çok zevklidir.
Bir de yaz olduğu için köyde kimsenin dışarı çıkmadığı vakitler vardır. “Sıcak ve kurak” tanımı tam o vakitlerde kendini iyice hissettirir. Herkes uyku moduna geçer. Köyünüz terk edilmiş kasabaya dönüşür. Sanki sessiz olunması gerektiğini anlamışcasına hayvanlar da sessizleşir. Eğer uyanıp biraz gezinirseniz tavukların ve ördeklerin tatlı uykularına bile şahit olabilirsiniz. İkindiye doğru teyzenizin mutfağa girip tabak çanaklarla uğraşmaya başlaması ile çıkan sesler adeta “uyandırma marşı” gibidir.
Bu sessizlik ve sıcağın içinde köyde tek başına dolaşan biri gözünüze çarpabilir. Üstü başı dağınık, toz ve çamur içinde kendi kendine konuşan bir adam. Ürkme ihtimaliniz yüksek.
Sonra büyüklere sorarsınız bu adam kim diye “deli o deli” derler.
Yani sadece "delidir" o. Başka bir kimliği kalmamıştır.
Akşam köy kahvesinde yine denk gelirsiniz. Herkesin dalga geçtiği, garip garip sorular sorduğu, “hadi bakayım şuna bi küfür et…” şeklinde emirler vererek eğlendiği bir adam.
Bir ara yanınıza yaklaşınca korkarsınız ama köylüler “Bişey yapmaz kendi halinde bir deli.” deyip sizi rahatlatır.
Evet var böyle deliler. Köyde başı boş gezen, arada bir insanların yemek verdiği, kimi zaman hor gördüğü deliler.
İlerleyen yıllarda psikoloji kitaplarını biraz karıştırınca aklıma bu deliler geldi. Acaba kitaplarda yazan hangi tanının karşılığı idiler.
Köyün delisi dediğimiz adam, şizofreni, paranoya, bipolar, dissosiyatif bozukluk, şizotipal kişilik bozukluğu gibi problemlerden birine sahip olabilir. Ama ne olduğunun tespiti için uzman görüşü almak gerekiyor.
Şehir merkezlerin de bile ihtiyaç duyulmasına rağmen psikoloğa gitme oranın çok düşük olduğunu tahmin etmek zor değilken köylerde bunun olmasını beklemek fazlaca iyimser bir yaklaşım olur.
Belki de bir kısmı zamanında müdaahele ile ailesine ve çevresine kazandırılabilecek bu insanlar maalesef ömürlerini “köyün delisi” olarak yaşayıp “köyün delisi” olarak ölüp giderler.
Bilemiyoruz belki de onun için iyi olan kendi zihninde çizdiği köyde muhtar olup mutlu bir şekilde yaşamaya devam etmektir… En azından kötülüğü tanıma talihsizliğinden kurtulduğuna sevinmek lazım…
Not: Görsel "Komşu Köyün Delisi" isimli tiyatro oyununa aittir.