Çocukların küçük dünyası yeni gözlemlerle büyüyüp gelişiyor. Büyüklerin söylediklerine, yaptıklarına ya da yapmadıklarına anlam verme çabası zihinsel dünyalarını şekillendiriyor.
İlk okul 1. sınıftayken bana kafayı yedirten bir reklam cümlesi vardı. Az önce yine onunla karşılaştım.
Reklam bir çiçek firmasına ait. Sokak duvarlarına yapıştırdıkları afişlerde şöyle yazıyor. " Şimdilik HAYIR, Ay'a çiçek gönderemiyoruz." :)
Birinci sınıfa okuma yazma bilerek başlamıştım. Bu sebeple sınıfın en başarılı öğrencisiydim hatta öğretmen bana okuma yazma bilmeyen arkadaşlarıma ders çalıştırma görevi filan veriyordu, o derece iyiydim yani. Ayrıca sınıf başkanıyım da, öğretmenin sağ kolu gibi bir şey. Kendimi acayip başarılı hissediyorum. :)
Fakat bir gün başarılı hissetme duygumu kökünden zedeleyen bir şey oldu.
Evimizin yakınındaki cadde boyunca annemin elinden tutmuş vaziyette yürürken gözüme üzerinde sadece yazılar olan bir reklam afişi ilişti. (Ah ilişmez olaydı)
Afişin orta kısmında koca koca harflerle "Şimdilik Hayır, Ay'a Çicek Gönderemiyoruz" yazıyordu. Reklamın alt kısma doğru da firmanın ismi yerleştirilmişti; "Muzaffer Uluslararasi Çiçekçilik"
O ara gördüğüm tüm yazıları okuyorum, okudukça da kendimle gurur duyuyorum. Ancak bu kez durum farklı. Afişi Okuyorum okuyorum bir türlü anlamıyorum. :)
Anlayamıyor oluşumu yanlış okumama bağladım önce.
Doğru okumak için heceliyorum, harflerini tek tek okuyorum. Yok olmuyor. Ne zaman o afişlerin önünden geçecek olsak adımlarımı yavaşlatıp tekrar okumayı deniyorum. Faydası yok.
Karizmayı çizdirmemek için bu cümlede ne demek istiyor diye anneme de soramıyorum. Çıldıracağım. Büyük bir utanç duygusu içindeyim. Nasıl olur ya? Okuyorum ama anlamıyorum.
Derin bir yetersizlik duygusu kaplıyor içimi. Dünyada her şeyi anlamamın mümkün olmadığı ile ilgili felsefik düşüncelere dalıyorum.
Hayır yani afişin etrafında toplanıp ne anlama geldiğini düşünen insanlar yok. Kimse bu ne anlamsız bir cümle deyip afişe tepki de göstermiyor.
Başkaları bu cümleyi anlıyor olmalı yoksa buraya afişleri asmazlardı diye düşünüyorum kendi kendime. Ama ben anlamıyorum.
O kadar canım sıkılıyor ki o cümleyi anlamadan bir daha başarılı olamayacağım endişesine kapılıyorum.
Aradan biraz zaman geçtikten sonra bir gün yine aynı afişin önünden geçerken yazıyı tekrar okudum ümitsizce.
Allahım! Anladım bu kez. Anladım anlamasına ama yaşadığım hayal kırıklığının tarifi yok.
30 yıldır o afişteki yazı hiç değişmedi. Ne zaman görsem Piaget’ı anıyorum rahmetle. Vay canına diyorum; adam zihinsel gelişim basamaklarını nasıl da güzel anlamış ve açıklamış.
Bugün bir psikolog olmanın avantajı ile çocukluğuma daha derinlemesine bakabiliyorum. Ve çevreme aynı hassasiyetle yardımcı olmaya çalışıyorum.
Hepinize güzel anılar dilerim. :)
Son...
Siz de çocukluğunuzla ilgili ilginç hikaylerinizi bizlerle hayat@hayatpsikoloji.com.tr hesabından paylaşın yayınlayalım. :)
Mutlu yaşlar ve mutlu yaşamlar dileriz.