Günümüzün değişen sosyal ve ekonomik şartları, hızla gelişen teknolojisi elbette aile yapımızı da köklü bir değişime uğrattı. Geniş ve yaygın aile yapısı, yerini büyük şehirlerin küçük evlerinde yaşayan çekirdek ailelere bıraktı.
Şehir yaşamının hızı, ekonomik sınırlılıklar, kadınların da iş yaşamına katılması gibi bir çok farklı neden aileleri tek çocuk sahibi olmaya yönlendiriyor. Bununla birlikte tek çocuklara yönelik geçmişten getirdiğimiz bir çok ön yargımız da var. Şımarıklık, benmerkezcilik, hırs gibi bir çok olumsuz özellik tek çocuklara atfediliyor.Bununla birlikte tek çocukların başarılı, sorumluluk sahibi ve özgür ruhlu olduğuna dair bazı kalıplaşmış düşüncelerimiz de var.
Yapılan araştırmalar, aslında tek çocuklarla ilgili yapılan atıfların bazılarının doğruluk payı olduğunu gösteriyor. Örneğin 1986 tarihli bir araştırma, tek çocukların kardeşi olan çocuklara göre daha benmerkezli düşündüğünü göstermekte.
Tek çocuklar sosyal etkileşimden görece daha yoksun yetiştikleri için sosyal becerilerini geliştirebilmeleri daha fazla çaba gerektiriyor. Ancak bu tek çocukların sosyal olmadığı anlamına gelmiyor. Sadece tek çocuklar, grup dinamiklerine ayak uydurmada, kriz yönetiminde ve çatışma çözümünde diğerlerine göre daha fazla güçlük çekiyorlar. Aynı zamanda tek çocuklu aileler çocukları üzerinde diğer ailelere göre daha koruyucu kollayıcı olabiliyor.
Çocuklar ailenin ilgi odağı olarak büyüdükleri için sosyal hayatlarında da aynı ilgiyi bekleyebiliyorlar. Beklediklerini bulamayan çocuklar da hırçınlaşıp saldırganlaşabiliyor. 2002’de ilköğretim çağındaki çocuklarla yapılan bir araştırmada tek çocukların grup içinde daha saldırgan davranışlar sergiledikleri ve arkadaşları tarafından sömürülmeye daha açık oldukları bulunmuş.
Tek çocukların, gelişme sürecinde anne-babalarıyla yaşadıkları çatışmalarda yanlarında bir kardeşin olmamasının bu çocukların yalnızlık duygularını artırdığı da düşünülüyor. Bütün bu dezavantajlarıyla birlikte yine de tek çocuk olmanın tamamen kötü bir durum olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü uzmanlar tek çocuklu ailelerde çocuk- ebeveyn iletişiminin daha kuvvetli olduğunu ve bu durumun çocukların bilişsel becerilerini artırdığını düşünüyor.
1996 yılında yapılan bir araştırma, tek çocukların bilişsel becerilerini, kardeşi olan çocuklarla kıyaslamış ve tek çocukların matematik, hafıza ve dil gelişminde diğerlerinden daha ileride olduklarını saptamış.
Tek çocukların üzerinde ailelerin beklentileri daha yüksektir. Ailenin tüm ekonomik kaynakları çocuklar için kullanılır. Tüm bunlar tek çocukların akademik başarılarının diğerlerine oranla daha yüksek olmasını sağlar. Ancak üzerlerindeki çok iyi olma baskısı, sorumluluklar ve bunlarla mücadele ederken bir kardeş desteğinden mahrum olmaları çocukların aşırı stresli olmasına da neden olabilir.
Tek çocuk olmak, büyük bir ayrıcalık da olabilir, kötü bir kader de. Bu tamamen içinde bulunulan duruma ve ailenin yetiştirme tarzına bağlıdır.
Tek çocuklu aileler, çocuklarına altından kalkamayacakları sorumluluklar yüklemediklerinden emin olmalı, onun her şeyden önce bir çocuk olduğunu unutmamalıdır. Mümkün olduğunca akranlarıyla bir araya gelebileceği fırsatlar yaratılmaya çalışılmalı, paylaşımcılığı teşvik etmelidir.
Evde ne sert ne de fazla esnek olmayan bir disiplin olmalı ve çocuk sınırlarının ne olduğunu bilerek yetiştirilmelidir.
Özetlemek gerekirse, tek çocuk olmak hem avantajları hem dezavantajları olan bir durumdur. Bir çocuğun kişiliğinin oluşmasında kardeş sayısı tek başına etkili değildir. Önemli olan yetiştirilme şekli ve aile ortamıdır.
Destekleyici, sevgi dolu ve iyi organize edilmiş bir aile ortamı tek çocuk olup olmadığı farketmeksizin sağlıklı ve mutlu çocuklar yaratır.