Kesinlikle: Kevin Hakkında Konuşmalıyız
21 Nisan 2017 CumaBireysel Danışmanlık
“Bir şeye alışmak onu sevdiğini göstermez. Sen bana alıştın.”
Seyircisini domatesin kırmızılığındaki, hayatın yakıcı kızıllığında gördüğümüz manzarayla karşılıyor Kevin Hakkında Konuşmalıyız. Yaşanması pek muhtemel durumları; sınırda anlatımı, güçlü oyunculuklarıyla sergiliyor bizlere.
Filmin başından sonuna kadar yakınlığı-uzaklığı, kabul edişi-reddedişi, sevmeyi-sevememeyi düşündürüyor, irdeletiyor. Karakterlerde kendinizi arıyor, yılgınlıklarında ve yok oluşlarında siz de kayboluyorsunuz. Çünkü oyuncular oynamıyorlar, karakterlerin sancılarını yaşıyorlar…
Orijinal adı
“We Need to Talk About Kevin” olan, 2003
yılında yayınlanan, Lionel Shriver'ın kitabından uyarlanan film, 2011 yılında seyirciyle buluştu. Güçlü oyuncu kadrosu, hikâyesi ve yönetmeniyle dikkat çeken film; birçok ödüle de aday gösterildi ve ödülün sahibi oldu. Tilda Swinton’u, John C. Reilly ve genç oyuncu Ezra Miller’i kadrosunda barındıran film, genç bir kadının evlilikle ve devamında anne olmasıyla değişen hayatına uyum sağlayamamasını, hayallerinden vazgeçmesini ve yeni yaşamını kabul edemeyişini anlatmaktadır. Asıl konu ise bu kabul edemeyişin, uyumsuzluğun; istenmeyen ve annesi tarafından bir türlü sevilemeyen bebek Kevin’e etkileridir. Annenin bekâr zamanından, bebeğin ergenlik dönemine kadarki zamanı anlatan yapım, psikolojik anlamda birçok detayı anlatan bir senaryoya sahip. Sosyal anlamda da aile yapılarına da önemli göndermeler yapmakta, hızlı dönem geçişleriyle kafa karıştırarak filme odağı artırmaktadır. Muhteşem çelişkiler, duygu yoğunluğuyla hayatınıza büyük farkındalık katacaktır.
Çok çeşitli alanlarla incelenebilecek filmi psikolojik açıdan kısaca değerlendirmeye aldığımızda, psikanalitik bakış anlamında karşımıza çokça bulgu çıkmaktadır.
Bilindiği üzere Freud’un öğretilerini temele alan yaklaşım, bireyin gelişiminde 0-6 yaşı temel alır ve bu dönemdeki her şey gelişimi etkiler görüşündedir. Önemli öteki(örn; anne) dediğimiz bireyle olan ilişki karakteri inşa eden önemli unsurdur. Bu ilişkideki sorunlar, Kevin’da gördüğümüz gibi bireylerin hayatını hem bireysel hem de çevresel olarak etkilemektedir. Filmin anlatımının annenin bekârlığından başlaması ve geçmişle-şimdi arasında hızlı geçişler yapması Kevin’in gelişimini analiz etmemize olanak sağlamaktadır. Anne tarafından istenmeyen çocuk olarak doğan Kevin yine anne tarafından sevgi yoksunu olarak büyütülmüştür. Baba figürünün de pasif kişilik sergilemesi annenin açtığı yaraları büyütmüştür. Filmdeki semptomlar, toplum ya da aile tarafından kabul görmeyecek çeşitli olumsuz yaşantılar bu konuda bize yol göstericidirler. Bebek Kevin’in sürekli ağlaması; annesinin onun sesini duymamak için inşaat kenarında beklemesi, bebeğin sürekli hırçınlık çıkarması ve annenin onun sorunlarıyla baş etmedeki yetersizliklerini, ilişki bozukluklarının ve sorunlarına örnek gösterebiliriz. İlerleyen yaşlarda çocuk Kevin’in annesine söylediği cümle birbirlerine olan bağlılıklarını da simgeler niteliktedir: “Bir şeye alışmak onu sevdiğini göstermez. Sen bana alıştın.”
Ergenlik dönemindeki Kevin’la biten filmin sonunda çocuğun içindeki enkazı çok net şekilde görebiliyoruz. Film gücünü bu psikolojik açıdan çok katmalı yapısından almakla birlikte, bahsettiğimiz gibi psikoloji açısından birçok önemli veriye sahiptir. Çoklu okumalara fırsat veren yapısıyla hem eğitici hem de eğlendirici nitelik taşımaktadır. Ayrıca her karakter vaka niteliğindedir. Özellikle psikanalitik bakış açısıyla incelendiğinde nesnelerin anlamı artmaktadır.
Psikolojiyle ilgilenen her bireyin izlemesi tavsiye edilir. Şimdiden iyi seyirler…
Feyzanur Savaş.
Feyzanur Savaş