Bebeğin cinsiyetini öğrenir öğrenmez
‘sözde’ ona uygun renkte beşik almaya
koşanlar; bebek, kız olursa odasını
pembe tonlarında ,erkek olursa mavi tonlarında döşeyenler; cinsiyet öğrenme
partisinde balonun içine pembe veya mavi süsler koyanlar bu yazım hepinize, hepimize …
Yazıya başlamadan önce iki temel
kavramı (toplumsal cinsiyet ve biyolojik cinsiyet) birbirinden ayırmak
durumundayız. Bunlardan ilki biyolojik cinsiyet. Biyolojik cinsiyet; genel
olarak insanların dünyaya kadın veya erkek üreme organlarıyla gelmesidir. Bu
açıdan bakacak olursak; erkek ve kadınlar; genital organ, meme, saç dağılımı,
ses tonu, testesteron ve östrojen hormon dağılımı, adet görme ,kas ve yağ oranı
gibi açılardan farklılaşırlar. Peki geçmişten günümüze kadar birçok bilim insanının
ilgisini çeken toplumsal cinsiyet kavramı neyi ifade ediyor?
Toplumsal cinsiyet; kadın ve
erkelerin sosyal olarak oluşturmuş oldukları görev ve sorumluluklardır.
Toplumsal cinsiyet, biyolojik farklılıkların kültürel farklılıklara göre
yorumlanıp değerlendirilmesine böylelikle hangi davranışın kadın veya erkek
için uygun olabileceğine, hangi haklara, kaynaklara ve güce sahip olabileceklerin belirlenmesidir. Yani sonuç
olarak toplumsal cinsiyet toplumda sürekli inşa edilen ve zamanla
değiştirilmesi veya değişmesi muhtemel olan şeyi ya da şeyleri ifade
etmektedir.
İnşa edilen veyahut inşa edilmiş bu
toplumsal cinsiyet ve toplumsal cinsiyet rollerine bizler istesek de istemesek
de doğar doğmaz dahil edilmekteyiz ve bu döngünün bir parçası haline gelmekteyiz.
Çevrenizde, mutlaka doğacak çocuğuna eşya almak için tatlı bir telaşa girmiş
anneler babalar görmüşsünüzdür ya da siz kendiniz bu tatlı telaşı
yaşamışsınızdır. Aldıkları eşyaların şeklini, rengini seçerken hiç
sorguluyorlar mı kendilerini ya da siz hiç sorguladınız mı kendinizi? İşte bu
ve buna benzer birçok konuda karşımıza toplumsal cinsiyet rolleri çıkmaktadır.
Yeni doğan bir bebek üzerinden örneklendirelim: Bebek doğduğu andan itibaren
toplumsal roller çocuğa verilmeye başlanır. Erkek ise kıyafetleri mavi, kız ise
kıyafetleri pembe ağırlıklı seçilir. Kıza prensesim, uslu kızım gibi hitaplarda
bulunulurken, erkeğe ise; güçlü oğlum, cesur oğlum gibi hitaplarda bulunulur.
Kız; evcilik oynamaya yönlendirilirken, erkek çocuk futbol oynamaya yönlendirilir.
Velhasıl elbiseler, saçın boyu, hitap tarzları, çocuğa yönelik sevecenlik
biçimi dahi değişmektedir(Vatandaş, 2007). Toplumsal cinsiyet ve toplumsal cinsiyet rollerini toplumun farklı
alanlarında görmek mümkündür. Örneğin toplumsal cinsiyette kadına atfedilen
çocuğunu büyütmek iken erkeğin rolü ise ailesinin geçimini sağlamaktır. Ya da
en basit tabiriyle okunan mesleki bölümler bile toplumsal rollere göre seçilir.
Örneğin; inşaat mühendisliğinde okuyan kadın oranı oldukça az iken, moda
tasarım okuyan erkek oranı da bir o kadar azdır. Toplumsal cinsiyetin kadın ve
erkeklere yükledikleri görevler ve roller kültürden kültüre değişmekle beraber
bu toplumsal cinsiyet olgusu ileriki safhalarda toplumsal cinsiyet
eşitsizliğine yol açabilmektedir. Genellikle bu noktada kadınlar aleyhine bir
durum işlerken erkeklerin de lehine bir durum oluşmaktadır. Bu eşitsizlik
durumu birçok toplum tarafından fark edilip değiştirilmeye çalışılırken bunun
hala tamamen çözüldüğü ne dünyada ne de ülkemizde görülmüştür.
Türkiye'de kadınlık kavramına denk
gelen nicelikler, eşit, bağımsız ve özgün bir bireyin özelliklerinden çok
dişilikle ilgili niteliklerdir. Türkiye’de kadın toplumsal cinsiyetinden dolayı
ev için uygun görülmektedir. Ev kadını düşüncesiyle biçilen rol, kadının çalışma,
maddi, eğitim ve sosyal hayatını olumsuz etkilemektedir. Çalışan kadın
çerçevesinden baktığımızda da erkek çalışanlara göre daha düşük özellikteki
işlerde çalışmaktadırlar. Kadının mesleği ne olursa olsun aynı zamanda
vazgeçilmez bir ev işçisidir(Bingöl, 2014) .
Bunlar da gösteriyor ki; ataerkil bir toplum
düzeni bulunan Türkiye’de kadına biçilen toplumsal cinsiyet ve roller kadın ve
erkek arasında eşitliği yok saymakta ve eşitsizliğe sebebiyet vermektedir.
Sonuç olarak toplum tarafından
ortaya çıkarılmış kadına biçilen kadınlık zor olmakla beraber suni bir
durumdur. Türkiye’de televizyon ekranlarından kendilerine kız çocukların
eğitimi halen rica edilen onları erken evlendirilmemeleri ve öldürmemeleri
öğütlenen ailelerin kadınları olmak zordur(BİNGÖL, 2014).
Tüm bunların yanında düşünen, yazan,
eleştiren ve bu konuda projeler üreten insanlar ve buna destek olan kurumlar
kuruluşlar bizim için, hepimiz için umut vadetmektedir. Toplumsal cinsiyet
şemalı bir toplumda şeması olmayan bireyler yetiştirmek zor olmakla birlikte
imkansız da değildir(Bingöl, 2014).
Yapılması gereken en önemli şey rol model
olmak, öğretmek ve aşılamaktır. En başından başlamak gerek aslında. Nedir diye
sorarsanız en başını ; mavi etek, pembe pantolon !
KAYNAKLAR
Bingöl, O. (2014). KMÜ Sosyal ve
Ekonomik Araştırmalar Dergisi . Toplumsal
Cinsiyet Olgusu ve Türkiye ‘de Kadınlık,
108-114, 2014.
Vatandaş, C. (2007).Toplumsal cinsiyet ve cinsiyet rollerinin
algılanışı.