“Out of
Sight (Aşk ve Para)”, “Sex, Lies and Videotape (Seks Yalanları)”, “Traffic(Trafik)” gibi filmleriyle sinema
dünyasına adını duyuran Oscarlı yönetmen Steven Soderbergh, 2013 yılında Side
Effects (Acı Reçete) isimli bir psikolojik gerilim filmiyle çıkmıştı karşımıza.
Psikolojik
gerilim Hollywood’un biraz mesafeli durduğu bir tür. Hollywoood’un insan
psikolojisini gerçekçi şekilde filmlerine yerleştirme konusunda pek başarılı
olmadığını biliyouz. Bu nedenle çoğunlukla olumlu geri bildirimler alan Side
Effects’i biraz incelemek ve hakkında konuşmak istedim.
Rooney
Mara, Jude Law, Channing Tatum, Catherina Zeta Jones ‘un başrollerini
paylaştığı film, kocası hapse girdikten sonra depresyon yaşamaya başlamış,
intihara eğilimli Emily Taylor’un hikayesiyle başlıyor.
4 yıldır
hapiste olan kocası Martin’in serbest kalması Emily’nin depresyonunu
hafifletmez. Bir intihar denemesinden sonra Emily, psikiyatrist Jonathan’dan
yardım almaya başlar. Emily’nin tedavisinde yeterince ilerleyemediğini düşünen
Jonathan, Emily’nin eski doktoru Victoria ile iletişime geçer ve onun
tavsiyesiyle Ablixa simli yeni bir ilaç tedavisine başlar. Tahmin
edebileceğimiz gibi bu yeni ilacın tehlikeli yan etkileri ortaya çıkmaya
başlayacak ve işler karmaşıklaşacaktır.
Filmi
izlerken, günümüz antidepresan ilaç sektörüne yapılan iğnelemeleri görmemek
mümkün değil. Sık sık değiştirilen ilaç tedavileri, gittikçe artan ilaç
kullanım oranları, ilaçların reklam ürünlerine dönüştürülmesi gibi endişe
verici gelişmelere dokundurmalar film boyunca göze çarpıyor.
Filmin
bir sahnesinde antidepresan reklamını görüyoruz. Başının üzerinde kara bulutlarla oturan
mutsuz bir kadın görüntüsü, depresyonun kader olmadığını söyleyen bir dış ses
ve bir ilaç ismi...
İnternette
yaptığım kısa bir araştırmayla filmde gördüğümüze benzer bir çok antidepresan
reklamına ulaştım. Mutsuzluk, yorgunluk, yaşama karşı ilgisizlik, sabahları
yataktan kalmak istememe... Ulaşabildiğim ve izlediğim reklamlar genellikle bu
semptomların depresyon kaynaklı olabileceğini belirterek başlıyor. Tıpkı
filmdeki sahnede olduğu gibi durumun ümitsiz olmadığını, bir çözümün mevcut
olduğunu belirterek devam ediyor ve genellikle şöyle bitiyor: “Depresyon,
sizden çok fazla şey götürüyorsa doktorunuzdan “........” hakkında bilgi isteyin.”
Depresyon
ve diğer ruhsal bozukluklar, yaşayan kişiye büyük yük ve acı getiren şeyler.
Antidepresan reklamlarındaki “Senin acını anlıyorum ve sana kolay yoldan yardım
edebilirim.” mesajının bu kişiler için ne kadar cazip olabileceğini tahmin
edebiliriz. Peki gerçekten reklamlar doğruyu mu söylüyor? Depresyon, tek başına
minik haplar tarafından ortadan kaldırılabilecek bir şey mi?
Araştırmalar
gösteriyor ki, depresyon sadece biyolojik temelli bir sorun değil. Geçmişte
yaşanan bir istismar, kayıplar, travmatik yaşam deneyimleri, diğer hastalıklar,
büyük yaşam değişiklikleri, toplumsal değişimler gibi bir çok neden depresyona
sebep olabiliyor. Antidepresanların çalışma sistemi; beyindeki serotonin, nöradrenalin gibi bazı
kimyasalların aktivitelerini artırarak depresif ruh halini ortadan kaldırmak.
Ama depresyona neden olabilecek tüm bu diğer etkenler insanların hayatlarında hala varlığını
sürdürürken tek başına bir ilaç nasıl kalıcı ve etkili tedavi sunabilir? Nitekim,
antidepresan tedavisi sonrası depresyonun tekrarlayabildiği ve tekrarladığı
durumda aynı antidepresanlara direnç gösterdiği bilinen bir gerçek.
2017 yılında yapılan bir araştırmaya göre
Türkiye’de antidepresan kullanımı 9 yıl içerisinde yüzde 160 arttı. Yine her
altı Amerikan vatandaşından biri çoğunlukla antidepresan olmak üzere bir
psikiyatrik ilaç kullanıyor. Tüm bunlar oldukça endişe verici. Bu yüzden artık antidepresanları mutluluk hapı olarak
görme, reklamlara ya da arkadaş tavsiyelerine göre ilaç kullanma gibi alışkanlıklarımıza
son vermemiz gerekiyor.
Filme
geri dönecek olursak, Ablixa, Emily’de uyurgezerliğe neden olur. Böyle bir anda
Emily’nin kocası Martin’i bıçaklayarak öldürdüğünü görürüz. Daha sonra başlayan
mahkeme sürecinde Jonathan, jüriyi Emily’nin ilacın yan etkilerinin kurbanı
olduğuna inandırır. Ancak dava kamunun ilgisini çekmiştir ve Jonathan bu
süreçte işini, ailesini kaybetme aşamasına gelir. Hayatını geri kazanmaya
çalıştığı sırada Jonathan, Emily’nin önceki intihar denemeleriyle ilgili bir
şeyi farkeder. Emily, aslında hiç bir zaman kendini öldürmek istememiştir,
depresyonu ise taklit etmiştir.
Jonathan’ın
Emily’nin numara yaptığını öğrendiği noktadan itibaren filmin oldukça hızlandığını
görüyoruz.
Emily’nin
eski doktoru Victoria ile ilişkisi olduğunu, depresif hallerinin ve intihar
girişimlerinin beraber planladıkları numaralar olduğunu öğreniriz. Jonathan
gerçeği ortaya çıkarır, Victoria hapse, Emily ise bir ruh ve sinir hastalıkları
merkezine gönderilir. Filmin son sahnesinde ise aldığı ilaçlarla artık aklını
ve kontrolünü tamamen kaybetmiş bir Emily’i görürüz.
Filmin
ilk yarısında bulunan derinlik, sert eleştiriler ve anlamlı diyalogları ikinci yarısında
malesef bulamadığımı söylemeliyim. Filmin ilk yarısında odaklandığı konuların
önemi, ikinci yarıdaki hızlı ve yüzeysel anlatım ile geri plana atılıyor.
Ayrıca senaryonun da bazı zayıf noktaları ve boşlukları var.
Tüm
bunların yanında filmle ilgili konuşulabilcek bir şey de Emily’nin numara
yaptığını Jonathan’ın neden anlayamamış olması. Terapide yalan konusu aslında
üzerinde durulması gereken bir nokta.
Duygusal
acı çekmekte olan ve yardım için bir uzmana başvuran bir kişinin
anlattıklarında tamamen samimi ve içten olduğunu düşünürüz. Ancak durum her
zaman böyle olmayabiliyor. Danışanın terapide aktif olarak yalan söylediği,
terapistin ise bu durumun farkına varmayabildiği durumlar gerçekleşebiliyor. Bu
konuyla ilgili İrvim Yalom’ un Divan adlı kitabını okumanızı öneririm.
Sonuç olarak, her ne kadar sonunda klasik bir intikam ve suç hikayesine dönüşse de Side Effects içerdiği; reklam, ilaç firmalarının yükselişi, depresyon, psikiyatri etiği gibi temaları nedeniyle izlenebilecek, seyir zevki yüksek bir film.