Hayatla mücadele edemediğimiz, güçlü kalamadığımız bazen de hayata uyum sağlayamadığımız anlarda imdadımıza yetişen psikologlar ile biz yetişkinler konuşarak kendimizi anlıyor, dertlerimizle sorunlarımızla baş etmenin yollarını buluyoruz.
Peki ya çocuklar? Çoğu zaman biz yetişkinler bile kendimizi, duygularımızı tanımlayamazken özellikle küçük yaştaki çocuklarımızın psikologların karşısına geçip kendilerini anlatmasını beklememiz elbet yanlış olur. Biz ebeveynlerin çocuklarımızı çoğu zaman çok iyi gözlemlediğimiz doğrudur, ancak oyun terapilerinin ardından kendimizi çocuğumuzun sorununu biliyor zannederken aslında bir çok önemli ayrıntıyı da gözden kaçırdığımızı fark ederiz. Çocuğumuzun en derinlerindeki duygularını ancak oyun ile açığa çıkarabilir ve yine ancak oyun ile sorunları çözmelerine, dertleri ile başa çıkmalarına yardımcı olabiliriz.
Anna Freud & Melanie Klein’ın da dediği gibi; oyun, bilinçaltına açılan bir penceredir.
Oyun terapisi eğitimi almamış bir psikoloğun, ve oyuncakların bulunmadığı bir odada terapi yapacak bir psikoloğun etki alanı oldukça dardır. Oyun terapisinde oyuncakların varlığının yanı sıra bu oyuncakların doğru oyuncaklar olması da çok önemlidir.
Oyun çocuğun konuşma dilidir. Terapistler bu dili ne kadar iyi bilirlerse çocukların oyunlarını o kadar iyi oynar, anlarlar. Terapistin nitelikli bir oyun terapisi eğitimi almış olması çocuğumuzun oyununu geliştirmesine yardımcı olabilmesi ve tedavide başarılı olması anlamına gelir.
Oyun, daima hayatımızda olan bir boşaltım aracıdır. Anne karnında başlayan oyun hiç bitmez, bir ömür devam eder. Zamanla oyunun sadece türü değişir. Parmak emme, ayak hareketleri, anneyi itme ile başlayan oyun daha sonra meme ile oyun, annenin kolyesi ile oyun, göz temasi (ce-e) oyununa döner. Yılların geçmesi ile devreye çeşitli oyuncaklar, ardından kutu oyunları girer. Bunlar zamanla spor, yemek yapmak, kelime oyunları, takım oyunlarına dönüşür. Bahsedilen boşaltımın olması için, yani sağlıklı bir şekilde gelişime devam edebilmek için kişinin her daim hayatında oyuna-hobiye ihtiyacı vardır çünkü oyun insan ruh sağlığı için son derece önemlidir. Sadece çocuğun değil, anne babanında birer hobisi olması çok önemlidir.
Oyun terapisi bir çok şeyi hedefler. İlk ve en önemli hedef çocuğun iç dünyasını anlayabilmektir. Bunun için çocukla gerekli olan ilişkiyi kurabilmek de son derece önemlidir. Çocuğun hayatında var olan olayları anlamasına yardımcı olmak ve bu olaylarla baş etmesi için ona gerekli becerileri kazandırmak, kendisinde olumlu bir benlik algısı geliştirmesinde destek olmak da önemli hedeflerden bir kaçıdır.
Oyun terapisi endişe/ kaygı sorunları olan çocuklarda, sosyal ilişki zorlukları olan çocuklarda, depresif çocuklarda, sorunlu ebeveyn-çocuk ilişkilerinde, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda, beslenme problemleri, uyku bozuklukları, alt ıslatma, dışkı kaçırma, davranış bozukluğu, öğrenme güçlüğü, kayıp, yas ve travmalara sahip çocuklarda, anne-baba ayrılığı, boşanma, aile içi şiddet gibi durumlara maruz kalmış çocuklarda kullanılır.
Ebeveynlerin bir çoğu oyun terapisinin bir “terapi” çeşidi olduğunun farkında değildir. İçeride yalnızca oyun oynanıyor sanarlar ve çocuklarının bunu evde de yapabileceğini düşünürler. Terapinin etkisiz olacağını düşünebilirler. Ancak çocuk, oyun odasında duygusal sorunlarını yansıtan oyuncaklar seçer ve buna uygun bir oyun kurgular. Oyun psikolog ile beraber gelişir, ilerler ve sorunlarla ilgili rahatlama sağlayana kadar genellikle aile ile psikoloğun da işbirliği ile devam eder. Oyun terapilerinin sonunda çocukların yalnızca sorunlarında rahatlama görülmez, aynı zamanda çocukların benliklerinde, özgüvenlerinde, davranışlarında ve ilişki kurma yeteneklerinde de gelişme görülür.