Kim Olduğumuz Buzdolabında Durur

Kim Olduğumuz Buzdolabında Durur

İnsanın laneti nedir derseniz, yaşadığı dünyanın bu kadar farkında olmaya çabalarken, 24 saat tüm reseptörleri açıkken, kendine bu denli kör olması derim..  kişilik fazla tutarlıdır, işte, evde, arkadaşlar arasında, markette, metrobüste.. benzer örüntülerimiz vardır.. genellersek (ki genellemeler çoğu zaman yanlıştır! Tıpkı bunun gibi!) hayatta; her yerde teslim olan ya da  her yerde direnen, her yerde en çok kendini önemseyen ya da yok sayanızdır gibi bir anlam çıkabilir buradan..

Kendimize bakmak için aynayı değil de buzdolabını kullansak nasıl olurdu acaba? 

Dolabınız dolu mu boş mu mesela? Dolabınızdaki her şeyin bir yedeğinin olması, hayattaki engellenmelere ve sürprizlere ne kadar tahammülsüz, kontrol delisi biri olduğunuzu  ya da kaygıyla baş edemediğiniz için yedekleme yaptığınızı düşündürebilir (üşengeç ya da ertelemeci değilseniz).. yalnız ve fakir (bknz. Ben)  olmayanlar için  ise dolabın boş olması nasıl da işkolik olduğunu ya da hayatını ev dışında yaşadığını,uyuşturucu madde olarak, ya da kaçış filikaları olarak  insanları kullandığını  aklımıza getirebilir..

Dolap sadece sizin sevdiğiniz şeylerle doluysa hayatın merkezine kendinizi yerleştiriyor olabilir misiniz? Olduğunuz tüm alanları kendinize göre dizayn etme,  dünyanın merkezine bağdaş kurma! Yaşamınızdaki özneleri nesne gibi görme!

Dolabı sadece beraber yaşadığınız insanların zevklerine göre dolduruyorsanız, diğer insanları kendinizden çok önemsiyor, belki de kendinizi değersiz ya da önemsiz görüyor olma ihtimalini bir düşünseniz.. işgalcilere müsaade eden, sürekli x-ray cihazı gibi etrafını tarayıp, istek ve ihtiyaçlarını belirleyip onlar için ya da onlar üzerinden varolan.. misafire her an hazırlıklı olan dolap sahipleri biraz onay bağımlısı, mükemmeliyetçi, toplumsal kuralların yılmaz neferi belki biraz da şovmen..

Diğerleri için aldığınız şeyleri sırf sağlıklı diye, onlar adına karar verip aldıysanız, nasıl müdahaleci olduğunuzu, doğrularınızı diğerlerine dikte ettiğinizi.. ev arkadaşınız Canan Karatay hoca değilse nasıl bunaltıcı olabileceğinizi..

Ya da sevdiklerini düşündüğünüz şeylerin aslında ev ahalisinin  sevmediği şeyler olduğunu fark ettiyseniz nasıl narsist biri olduğunuzu, diğerlerini görmeye çalıştığınızı fakat kendi dünyanızda sıkışıp kalmaktan onları anlamadığınızı, dış gerçeklikle, içinizdeki gerçekliğin arasında 1 milyon ışık yılı olduğunu fark edebilirsiniz..

En çok kendimi bulduğum kısım dağınık buzdolabı fenomeni.. sahi masanız, çantanız, odanız ne durumda.. planlama becerileriniz yetersiz, biraz dağınık, belki dikkatsiz, özensiz.. ya da aşırı düzenli dolaplar, hayatta da biraz takıntılı..

Dolabı abur cuburla dolu olanlar mesela büyümeyi reddeden yetişkinler olamaz mı? sadece aynı markanın aynı ürününü tüketenler yeniliklere kapalı..

Kullanmadığı ürünleri bile son kullanma tarihine kadar dolapta tutmakta ısrarcılar, biraz tutucu, belki biraz cimri, gündelik hayatta da ayrılıkla baş etmede zorluk yaşayan..

Ya dolaptan yemek seçme! Kalan son pasta dilimini alma hakkını kendinde görme ya da başkasına bırakma, ben ya da diğeri arasında seçim yapma davranışınıza benziyor mu? Suyu şişeden içme, diğerlerinin hassasiyetlerini önemsememe ya da pasif agresif direnişinin turnusolu olabilir mi?

Bunlar hep ihtimal tabii, yanlışlanabilir her şey gibi.. (burada şöyledir, böyledir diye ulu cümleler kuranları hedef almış olabilirim) ama sadece dolabın kapağını açtığımız zamanlarda bile kendimiz hakkında düşünsek  güzel olur.. acaba bizim gibi biriyle olmak ne hissettirir?

Dolaba bir baktım da; ben şahsen bazen kendimi terk edebilirim..

(Bunları bana düşündüren renkli çoraplı kıza sevgilerimle..)

Psikolog Yeliz BörekçiPsikolog Yeliz Börekçi

Yorumlar

Kayıtlı yorum bulunmamaktadır.
İlk yorum yazan siz olun.