İlişkilerde Hediyeleşmek ve Beklentilerin Bulaşıcılığı

İlişkilerde Hediyeleşmek ve Beklentilerin Bulaşıcılığı

Hediyeleşmek, insan ilişkilerinin en eski ve en anlamlı ifadelerinden biridir. Bir armağan vermek yalnızca maddi bir eylem değil; sevgi, şefkat ve karşı tarafa verilen değerin bir sembolüdür. Ancak bu davranış, her zaman dışarıdan göründüğü kadar sade olmayabilir. Özellikle romantik ilişkilerde bir hediye, bazen mutluluk kaynağı olurken bazen de beklentilerin karşılanmadığı durumlarda hayal kırıklığı yaratabilir.

Romantik ilişkilerde hediyeleşme, çoğu zaman duygusal bağları güçlendiren bir araç olarak görülür. Fakat bu araç, her iki tarafın da ilişkiyi anlamlandırma biçimine göre farklı sonuçlar doğurabilir. Örneğin, bir taraf küçük bir hediyeyi düşünceli ve anlamlı bulurken diğer taraf için o hediye, yetersiz bir çaba olarak algılanabilir. Bu noktada hediyeleşmenin yalnızca maddi ya da manevi bir eylemden ibaret olmadığını söyleyebiliriz. Psikolog Gary Chapman’ın “Beş Sevgi Dili” teorisinde de belirtildiği gibi hediyeleşme, bir sevgi dili olarak karşımıza çıkar. Ancak bu dil, doğru şekilde anlaşılmadığında ilişkiye zarar verebilir.

Hediyeleşmenin maddi boyutunun ötesinde manevi değeri üzerinde durulması, ilişki için daha sağlıklıdır. Örneğin, “Senin için bu çiçeği aldım çünkü sevdiğin renkteydi” gibi küçük bir düşünce, pahalı bir hediyeden çok daha fazla anlam taşıyabilir. Antik filozof Seneca’nın dediği gibi, “Hediyenin büyüklüğü değil, ona yüklenen anlam değerlidir.” Bu bakış açısı, partnerlerin hediyeleşme sürecinde daha duygusal ve anlamlı bir yaklaşım benimsemesine yardımcı olabilir.

Fakat burada beklentilerin de rolü büyüktür. Bir partner için küçük ve anlamlı bir jest yeterli olabilirken diğer partner, daha büyük ve gösterişli bir hediye bekleyebilir. Bu tür farklılıklar, ilişkinin temelinde yatan duygusal bağın ne kadar güçlü olduğunu sorgulatabilir. Hediyeleşme, bu bağın bir göstergesi olarak değerlendirildiğinde partnerlerin birbirlerine ne kadar değer verdiğini ortaya koyabilir.
“Bana pahalı bir şey aldı, demek ki beni önemsiyor” ya da tam tersi, “Bu kadar ucuz bir şeyle geçiştirmiş, demek ki değer vermiyor” gibi düşünceler, hediyeleşme sürecini duygusal bir bağdan çok, bir “değer testi” haline getirebilir.

Hediyeleşmenin ardında yatan beklentiler, çoğu zaman açıkça ifade edilmez. “Benim için bir şey yapmasını beklerdim” ya da “Beni düşündüğünü göstermesini isterdim” gibi düşünceler zihinden geçirilebilir. Ancak bu düşünceler, iletişim yoluyla karşı tarafa aktarılmadığında yanlış anlamalara sebep olabilir. Partnerlerin birbirlerinin beklentilerini doğru bir şekilde anlayamaması, hediyeleşme gibi sevinç dolu bir anı hayal kırıklığına dönüştürebilir.

Sosyal medyanın bu dinamiklere etkisi ise başlı başına bir tartışma konusudur. Sosyal medyada paylaşılan romantik jestler, mükemmel sürprizler ya da lüks hediyeler, birçok insanın ilişkisini sorgulamasına neden olabilir. Bir kişinin gördüğü bir paylaşım, “Benim ilişkime neden bu kadar özenilmiyor?” gibi düşünceleri tetikleyebilir. Bu durum, partnerler arasında baskı ve tatminsizlik yaratabilir. Oysa unutulmaması gereken şey, sosyal medyada gördüklerimizin sadece bir “vitrin” olduğudur. Bu vitrinin arkasındaki gerçekliği bilmeden kıyaslama yapmak, ilişkilere zarar verebilir.

Sonuç olarak daha duygusal ve dengeli ilişkiler için ilişkilerde hediyeleşme ve beklentiler, duygusal bağın ne kadar güçlü olduğunu anlamak için bir araç olabilir. Ancak bu araç, yanlış kullanıldığında zarar verici hale gelebilir. Beklentilerimizi açıkça ifade etmek, partnerimize olan yaklaşımımızı daha sağlıklı bir hale getirebilir.

Hediyeleşmenin ilişkinizde bir mutluluk kaynağı olmasını istiyorsanız, belki de ilk adım şu olabilir: Partnerinize, “Bu hediye sana ne ifade ediyor?” diye sormak ve onun bakış açısını anlamaya çalışmak. Çünkü gerçek sevgi, maddiyatta değil; iki insanın birbirine verdiği değerde saklıdır.

Sıla ŞadoğluSıla Şadoğlu

Yorumlar

Kayıtlı yorum bulunmamaktadır.
İlk yorum yazan siz olun.