Toplumsallaşma İhtiyacı, Yalnızlık ve Depresyon

Toplumsallaşma İhtiyacı, Yalnızlık ve Depresyon

“İnsanın söyleyecekleri bu kadar çokken susmaya mahkûm olması ne feci! Ben yalnızlık için mi yaratıldım, içimi açacak bir kimseden hep yoksun kalmak için mi? İçini açamamak, gerçekte bütün yalnızlıkların en korkuncu”

 Nietzche

 

İnsan toplumsal bir varlıktır. İlkel çağlardan bu yana insan hayatta kalabilmek için ya da doğayla mücadele etmek için diğer insanlara ihtiyaç duymuştur. Ötekinin varlığı kişiye güven ortamı sağlar ve birey bu şekilde tehlikelerden korunabileceğini düşünür.

 

Eski çağlardan beri insan, acizliği nedeniyle daima başka insanların yardımına muhtaçtır. Bir bebek doğduğu anda bakıma muhtaç olarak doğar. Öncelikle annesiyle daha sonra ailenin diğer kişileriyle etkileşime girerek kendi benlik inşasını gerçekleştirmeye başlar. Zamanla aileden kopup sosyalleşmeye başlayan birey bağlanma ihtiyacını ailesinin dışındaki sosyal ortamda arar. 

 

İnsana özgü bir kavram olan, deneyim ve gözlemle öğrenilen “sosyalleşmenin” ilk basamağı ailedir. Aile çocuğa sağlıklı bir ortam sağladığında, çocuk ve anne arasında güvenli bir bağlanma gerçekleştiğinde çocuk bundan etkilenir ve sağlıklı biçimde sosyalleşir ve ilerleyen ilişkilerde güvenli bağlar kurabilir.

 

Zamanla birey anlaşılmak ve duygularını paylaşmak ister ve böylelikle diğer insanlara ihtiyaç duyar. Başlarda bu durum bakım için muhtaçlık olsa da zamanla daha duygusal bir ihtiyaç olmaya başlar.

 

Thomas Luckmannbireylerin toplumsal hayatın gerçekliğinin üretilmesinde ve içselleştirilmesindedışsallaştırma, nesnelleşme ve içselleştirmeadımlarına ihtiyaç duyduğunu belirtmiştir. Yani kişiler eylemleri tekrarladıklarında bu durum toplum tarafından içselleştirilerek norm haline gelir, toplum bu eylemleri kurumsal olarak meşrulaştırarak diğer bireyler tarafından da içselleştirmesini sağlar. Böylelikle içselleştirme kalıcı hale gelir ve bu eylemler artık nesnelleşir. Bireyler toplumun kabulünü ve onayını almaya ihtiyaç duyar ve bu yüzden toplum kurallarını içselleştirerek yaşamlarını sürdürür.

 

Toplumsallaşma ile ilgili sosyal psikologlar tarafından bir takım çalışma ve deneyler gerçekleştirildiğini görüyoruz.  Bunlardan bazıları Miligram deneyi, hapishane deneyi, otokinetik etki deneyidir. Bu deneyler sonucu insanların yanlış olduğunu bilseler bile topluma uyma ve itaat davranışı, toplumun onlara biçtikleri rolleri farkında olmadan nasıl sahiplendikleri, toplum tarafından oluşturulan kalıp ve yargıları bireyin özümsediği ve bireyin toplumsal olan veya olmayan durumlarda tepkisinin yönünü etkilediği görülmüştür. İnsan bir yandan sosyal bağlarını devam ettirip onay alma ve takdir görebilme arzusunda diğer yandan da yalnız var olabilme, bağımsız kalabilme isteğindedir. Yıllar geçtikçe bu iki ihtiyacı doğru zamanda ve şekilde karşılamayı öğrenir insan. Fakat zaman zaman birey topluma uyum sağlamakta zorlanabilir, etrafındaki sosyal destek azalabilir, toplumdan izole edilebilir. Ve bu durumlar sonucu yalnızlaşabilir.

 

Yalnızlık sadece etrafımızda insanların olmaması değildir. Etrafımızda insanlar varken de yalnız hissedebiliriz. Yalnızlık aslında kişiler arası karşılıklı aktarım ve etkileşiminin yokluğu olarak ta tanımlayabiliriz. İnsanın anlaşılma ve duygu paylaşma ihtiyacı olabilir. Birileriyle beraber olabilirsiniz etrafınızda çok fazla insan olabilir ancak bu sosyal ihtiyaçlar karşılanmadığında siz yine yalnızsınızdır.

 

Orson Welles  “yalnız doğarız, yalnız yaşarız ve yalnız ölürüz. Sadece aşk ve arkadaşlık hissettiğimiz dönemlerde yalnız olmadığımızı düşünürüz” der.

 

Welles’ in bu sözünde dediği gibi evet insanlar yalnız doğup yalnız ölürler. Her birey kendi hayat mücadelesini verir, her bireyin sorumluluğu kendine aittir ancak insan sosyal bir varlık olduğundan dolayı yaşamı boyunca doğası gereği sosyalleşmeye ihtiyaç duyar bu yüzden ’’yalnız yaşarız’’sözü  her insan için geçerli olmayabilir.

 

Nietzche ‘nin kardeşine yazdığı bir mektupta şu satırlar geçiyor : “İnsanın söyleyecekleri bu kadar çokken susmaya mahkûm olması ne feci! Ben yalnızlık için mi yaratıldım, içimi açacak bir kimseden hep yoksun kalmak için mi? İçini açamamak, gerçekte bütün yalnızlıkların en korkuncu”

 

Bu sözler, insanın iç dünyasının derinliklerinde hissettiği yalnızlık ve içini açma arzusunun önemine vurgu yapmaktadır. İnsanlar, sosyal bağlantılar ve anlamlı ilişkiler kurarak, iç dünyalarını ifade etme ve paylaşma ihtiyaçlarını karşılayabilirler.

 

Yalnızlık bazıları için bir seçim olsa da  insan psikolojisi üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilir ve bu nedenle içini açacak bir bağlantıya ihtiyaç duyabilir. Çünkü uzun süre düşüncelerle baş başa kalmak ve yalnızlık hissinin süreğenliği çeşitli bedensel ve ruhsal sorunlara yol açabilir. Bu sorunlardan birisi de depresyondur.

 

Depresyon; genellikle birkaç faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkan karmaşık ve en yaygın görülen zihinsel sağlık sorunlarından biridir. Yalnızlık da bu faktörlerden birisidir. Yalnızlıkla depresyon arasında bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz. Yalnızlık birebir depresyon anlamına gelmez fakat yalnızlığın geliştirdiği olumsuz duygular depresyona yol açabilir. Yapılan bir araştırmada  50-65 yaş arasındaki bireylerde yalnızlık, depresyon, sosyal destek ve etki eden faktörler üzerine çalışılmıştır. Araştırmada  ’’ Algılanan Aile ve Arkadaş Sosyal Destek Ölçeği’’,  ’’UCLA Yalnızlık Ölçeği’’  ve  ’’Beck Depresyon Ölçeği’’ kullanılmıştır. Bu çalışma sonucunda bireylerin ailelerinden ve arkadaşlıklarından aldıkları destek arttıkça yalnızlık ve depresyon oranlarının düştüğü görülmektedir.

 

Yine farklı araştırmalarda sosyal desteğin varlığının depresyon ve yalnızlığın oluşmasını engelleyen en önemli etken olduğu saptanmıştır. Araştırmanın en önemli bulgularından birisi ise bireylerin yalnızlıkları arttıkça depresif belirtilerinin de arttığıdır. Prince ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada da yalnızlık durumunun depresyon olasılığını 12.4 kat arttırdığına saptanmıştır.

 

Sonuç olarak  insan doğası gereği başkalarına muhtaçtır ve toplumsallaşma ihtiyacı duyar Çeşitli sebeplerden ötürü toplumsallaşma ihtiyacının karşılanamaması zamanla kişiyi yalnızlaştırabilir. Bu durum kişide depresyon görülme riskini arttırabilir.

 

Kaynaklar

 

Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi6 (1) 27-297,2022

 

Arslantaş,H.(2009) 50-65 Yaş Arasındaki Bireylerde Yalnızlık,Depresyon, Sosyal Destek ve Etki Eden Faktörler, Türkiye Geriatri Dergisi 2011; 14 (2) 135-144

 

Özdemir , H.(2019), Genç Yetişkinlerde Yalnızlığın Yordayıcıları: Depresyon, Kaygı, Sosyal Destek, Duygusal Zeka, Kıbrıs Türk Psikiyatri ve Psikoloji Dergisi, Volume: 1 Issue: 2, 93 - 101, 10.08.2019

 

Geçtan, Engin. İnsan Olmak. Metis Yayınları,2002

Hatice Beyza AyazHatice Beyza Ayaz

Yorumlar

Kayıtlı yorum bulunmamaktadır.
İlk yorum yazan siz olun.