Kulaklarımda vızır vızır bir ses, başladı yine içimdeki iğnesiz arı.Kalbimde
kovanı olmasa her gün bal damlatmasa katlanır mıyım hiç huysuz hallerine? Kalbimden yaydığı frekans dalgalarını aralıksız yolladığı anlarda zavallı beynimin mantığını yutkuna yutkuna şerit gibi bir kafeste kısılıp kalmasına izin verir miyim hiç, her damla balın sıcaklığı sevgi sevgi büyütmese kalbimi ?
Aslında çok can sıkıcı bir durum her şeyin iyi yönüyle tatmin olmak için kötü yönlerini de göğüslemiş olmak.Ama mahalledeki saklambaç oyunu değil elbette hayat.Çünkü ne senin
kaçmaları için elliye kadar sayacak sabrın, ne de kaçanların perdenin arkasına saklanacak kadar masumiyetleri var.Ben böyle konuştukça için kararıyor biliyorum ama en başta dedim,
başladı içimdeki vızır vızır iğnesiz arı.Çiçek çiçek gezerken mi şahit oluyor bu kadar gerçekliğe inan bende bilmiyorum .
Hayatta hep beyaz satranç taşı olduğunu bilmelisin mesela.Hani herkes kendi hayatının başrolündeymiş ya bu da öyle bir şey.Hep ilk adım senin,öncelikler senin.Sen açıklı koyulu hayatın üzerindeki aktaş.Oyun tahtası senin, beyaz şah sensin.Hayat bu elbet hamleler zor, ayrı oyunlu..Çapraz, düz, ters mesafelerin var hep, yok yere harcadığın var bir adımlık piyonları, hayatında kalanlarsa kabul et, menfaatlerinin arta kalanları.Kötü biri olmadığını da
biliyorum.Sadece kuyruksuz bir sıradasın, başla dediğinde Yaradan başlamak zorundasın.Tecrübe etmediğin bir oyun, tedbiri de aklı da deneyimleyerek tanıdığın,sana sorulmamış eğlence.Oyun hali bu, sinirlenirsin elbet, arı gelir vızır vızır doldurur seni, sonra birde paranoyağa çıkmaz mı adın ..Süper oldu(!)
Ben en çokta yıka, besle, büyüt kalbinin bunca kire şahit olmasına ,üzülüyorum.
Zor mu bu kadar temiz yaşamak...Çelme takmadan yürüyemez mi insan, ya da herkesle eşit olamaz mı para, mal, mülk ? Ordaki açken ne haddime tok olmak diye bir kere soramaz mı ?
Ne ara bize dokunmayan yılana bu kadar aşık olduk ?
Gözlerim uzağı seçmiyor net göremiyorum, umarım ‘milletin derdi seni mi gerdi’der gibi yapmıyorsundur mimiklerini.Şayet okuyucum dahi bu kadar körelmişse, bu satırlar onu bileyebilecek keskinlikte değil.Ama sanmıyorum zaten bir paragraftan fazla yazı gördüğünde sayfayı kapatmıyorsan sen körelmezsin kardeşim .Konuyu çok saptırmayalım, arı iğnesini gösteriyor.
Yani şimdi sen insan olmayı anladın mı ?Sana beyaz taşsın dedik diye sakın taş kesmesin kalbin.Sev insanları, canlıları hayatı, yaşamayı hep sev.Fazalasına sahipsen, olmayana ver, yutkunman kolaylaşır.Yatağında rahatsan sıcak battaniyeler bırak boş evlere, evinde şelale gibi suyun akıyorsa bir kap su koy kapı önüne,insanlara gülümse, adımlarını yavaşlat, bir an bilinçsiz bir bakış atma etrafa,varlığın kadar anlamlı çünkü her şey.Siyahlı beyazlı satranç tahtasının üzerinde siyahları sekme.Acısını da tatlısını da gör hayatın.Ne sadece tuzlu yiyerek ne de sadece tatlı yiyerek yaşayabilirsin dimi ama?Renkli ol ama ne sadece gök kuşağı ile yaşayabilirsin ne de yağmur hep hoşuna gider.Çok mu, üzüldün çok sıkıldın sevin.Çünkü üzüntünün arkasındaki lezzet-i ikram kuvvetli olur.İster evren ödüllendirdi de, ister Yaradan..Üzümünü ye bağını sorma.Şimdi de son olarak Kutadgu Bilig’ten mutluluğu özet geçicem.Şaka şaka Edebiyat öğretmenin yüzünden kimbilir kaç gece rüyanda Yusuf Has Hacip’i gördün.Mutluluğun tarifi olmaz arkadaşım, tarifsiz olur, eşsiz olur, beklenmedik olur .
Evet sonunda kovanına girdi benim huysuz arım .Vızıltıyı kesti, döktüm ya içimi. Birazdan bal damlalarıyla sevgi olup damlar kalbime .Yarım saat huysuzluğunu çektim, yarım günümü kurtardım bak, mutluyum şimdi.Ne cefasız sefa, ne de emeksiz yemek.Kum saatindeki son kum taneciğine kadar şansın var .Hadi verirken almaya, mutlu ederken mutlu olmaya...Rastgele..